Bedel

Hiç en baştan başladığınız oldu mu her şeye? Sıfırdan..Yeni doğmuş bir bebek gibi..Yorulup düştüğünde yere,ayağa kalkacak mecalin kalmadığında bile..

Çok sevdiğim bir film var. Kafam ne zaman dumanlansa açar açar izlerim. Filmin en güzel sahnelerinden birinde; işlediği suçtan daha büyük bir cezayla cezalandırılan aktörümüz hayatını kaçak olarak devam ettirirken bir gün yakayı ele verir. Yakayı ele verdiginde de polislerin baskısına dayanamaz ve onları olay yerinde kendisine eşlik eden diğer kişiye götüreceğini söyler. Tabii kendisi gibi hafif suçlu olan arkadaşını satacağını düşündürdüğü için de güzel bir azar yer burda izleyiciden.Ve fakat gel gelelim ki aktörümüz ; kendisini bir daha göremeyeceğini düşündüğü sevdiği kızın yanına götürmüştür polisleri. Polisler operasyon için beklerken kuytuda o sevdiği kadınla son kez konuşma fırsatı yaratmıştır kendisine. Oyuna geldiğini anlayan polisler kızın evine doğru koşarken o elleri kelepçeli bir şekilde yürekleri darma duman eden şu sözleri söyleme fırsatı bulmuştur bile..
"Ben sadece bir beyzbol sopası çaldım..Bunun karşılığı bu olamazdı...Ben sadece bir beyzbol sopası çaldım.. Kardeşim içindi..Sadece bir beyzbol sopası..."
Alttan çalan o muhteşem fon eşliğinde orada vurulur ve ölür aktörümüz..
Ne zaman izlesem aynı sahnede çok kötü olurum bende..O yüzden de hep yalnızken izlerim. Ağlamanın kadınlara özgü bir davranış olduğunu sananlar ise halt etmişlerdir. Çünkü edebiyat bile ihlaldir aslında. Kitabın dişiliğine karşı,dilin erkekliğidir.. Yine de kütüphanenin çizgisel mekanında;kitaplardan bir kitap,kitaplar arasında bir kitap olmaktan başka ne işe yarayabilir? "Ağlayabilseydik, anlayabilirdik" belkide..Her neyse..
Filmi ilk izlediğimde bu sahnesini günlerce düşünmüştüm. Bir beyzbol sopası çalmanın bedeli bu muydu gerçekten diye. Dünyada açlığı,yoksulluğu, işsizliği,sosyal adaletsizliği kendi elleriyle yaratanlar da bir bedel ödeyecek miydi? Yoksa asıl bedeli; işe geç kalanlar,marketten çocuğuna mama çalanlar, okulunu uzatanlar, henüz askere gitmemişler, yanlış evlilik yapanlar,şirketi batıranlar,geç kalanlar mı ödemeye devam edecekti? Derin mevzulara daldığımın farkındayım elbet. Fakat hangimiz hayatımızın bir anında o beyzbol sopasını çalacak kadar bir hata yapmadık ve hangimiz o hatanın bedelini daha ağır bir şekilde ödemedik ki? Hangimiz o bedeli öderken senelerini,saç tellerini,göz altlarını feda etmedi ki? Kaçımız olayın buraya kadar varabileceğini tahmin etti ki? 
Düşünüp durmak mantıksız elbette.. Zaman önümüzde,zaman gerimizde ve zaman yanımızda değil hiç birimizinde..O halde en baştan başlamak gerek. Yaşanılan tüm sisli günleri görüp her şeye sıfırdan, tertemiz bir başlangıç yapmak gerek..

Sizi bilmem ama ben giderek başlayacağım varış noktasına. Size en güzel sabahları,en komik şakaları,henüz okunmamış kitapları bırakıp gideceğim üstelik. Havanın yer yer bulutlu ve çilekli olduğu coğrafyalara... Hiç okutulmamış çocukların yanına gideceğim.
Golfün bir üst modelinden öpüp, Hiç atlar terminali'nin finalini yazıp...

Yanıma tedahulden kalkmış bir banknot, iki kitap, bir anahtarlık, bir kupa, yazılmış bir kaç güzel mısra...İki de parafon alıp gideceğim..

Yorumlar

  1. Her zaman kendimi unutmaya çalıştım. Çünkü kendim olduğumda hiç sevilmedim şimdi kim olduğumu bilmiyorum.

    YanıtlaSil
  2. Gitmek lazım buralardan dünyadan uzak bir yerelere, yüklerden kurtulmak geçmișe çizgi çekmek lazım. Gerçi yeni çiçek açmıș bahar dalları da arkada kalacak ama olsun, "Ağaçları ve baharı taklit ederiz biz de, renkli bez parçalarıyla donatırız şehri..."

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar